duakabulu
1- Düzgün bir imana, Ehli sünnet itikadına sahip olmalıdır.
2- Farzları yapıp haramlardan, kul hakkından sakınmalıdır!
3- Kıymetli vakitlerde duā etmelidir
4- Kabūl edileceğine inanarak duā etmelidir.
5- Belā gelmeden önce ēok duā etmelidir.
6- Sebeplere yapışmalıdır
1- Kazāya muvafık olmak, yani sünnetullaha
uygun bulunmak,
2- O kimse hakkında duānın kabūlü hayırlı olmak,
3- İstenilen şey muhal olmamak.
Duānın kabūlü iēin ādābına ve şartlarına riāyet etmek lāzımdır. Bu şartların
cümlesi mevcud olduğu bir durumda kabul olunma ciheti gālib ise de kabul
olunması yine meşiyyet-i ilāhiyyeye bağlıdır. Bināenaleyh Allah, dilerse kabūl
eder, dilemezse etmez. Fakat kul, ādābına riāyet ederek duāyı bırakmamalıdır.
Duānın kabūlünün āni olmasına kullar umūmiyyetle tahammül edemiyecekleri iēin
istenilen şeyin bir müddet sonra verilmesi me'mūl olduğu gibi duāsı mikdarı o
kimsenin üzerinden bir şerrin define sebeb olmak veyahud bilmediği bir cihetten
duāsının eseri hāsıl olmak ihtimāline bināen duāya kabūl olunmadı nazariyle
bakılmamalı ve "duām kabūl olunmuyor" denilmemelidir.
Allah Teālā Hazretleri icābet husūsunu, istimrāra; ya'ni geniş zamana delālet
eden muzāri' sigasıyle beyan buyurmuşdur ki, bir zamanla mukayyed değildir,
demektir. Kulun hakkında hayırlı olan bir zamanda kabūl eder.
Yine āyet-i celīle'de:
"Rabbiniz size: "Bana duā edin ki
duānızı kabul edeyim" dedi. O kimseler ki bana kulluk etmeğe büyüklendiler; pek
yakında zelil ve hakīr olarak cehenneme girerler."
(1)
Duā, Cenāb-ı Hak'tan, insanların muhtaē oldukları şeyleri tazarru' ve niyāz
ederek kemāl-i tevāzu' ile istirham edip istemeleridir. Kulların Allah'a olan
ihtiyaēlarını arz eylemeleridir.
Duānın kabūlünün en mühim şartlarından biri de duā esnāsında Allah Zü'l-celāl
Hazretlerinden gayri hiē bir şeye güvenmeyerek teveccüh-i tām ile ve kat'ī
sūretde Hak Teāla Hazretlerine yönelmektir.
Duāda iki haslet aranır;
Birincisi: İzzet-i rubūbiyyeti bilmek,
İkincisi: Ubūdiyyetten olan zilleti idrāk edip Rab-binin himāyesine ilticā ve
ihsanından müstefīd olmasını arzu eylemektir.
"Ey müşrikler! Sizin āciz ma'būdlarınız mı hayırlıdır,
yoksa muztar olan kimse duā etdiğinde onun duāsına icābet eden ve istediğini
veren ve o muztar kalan kimseye isābet eden kötülüğü kaldıran ve sizi yeryüzünün
halīfeleri kılan Allah Teālā mı hayırlıdır? Allah'la beraber bunları īcād ve
kullarının ihtiyācını def eden bir ma'būd var da ona mı ibādet edersiniz?
Düşünceniz ne kadar az ve kısadır. Zīra Kadir'i bırakıp ācize ibādet edersiniz."
(2)
Yāni, Ey müşrikler! Sizin Allah'a ortak koşduğu-nuz putlar
mı hayırlıdır, yoksa musībetlerden bir musībete veya fakīrlik ve hastalık gibi
derd ve elemlerden muztar kalıb halāsına ēāre arayan bir kimse duā etdiği zaman
duāsını kabul edib musībeti āfiyyete ve fakrini ğınāya ve hastalığını sıhhate
tebdīl etmekle sāhil-i selāmete ēıkaran Kaadir ve Kayyum mu hayırlıdır?
Elbette kullarının ihtiyācını def eden ve duāsını kabul edip istediğini veren
Allah Teālā hazretleri bunlardan hiē birine kaadir olamayanlardan hayırlıdır.
Binaenaleyh ma'būd bi'l-hakk O'dur. O'ndan gayri ibādete lāyık yoktur. Ve Allah
Teālā Hazretleri size yeryüzünde tasarrufa kudret verendir. Dolayısıyla Zāt-i
Ecell ü A'lāya ibādetiniz lāzımdır.
Allah'la beraber başka bir ma'būd var mı ki gayre ibādet edersiniz ve siz her ān
arkası arkasına gelen ni'metlerin kimden geldiğini düşünmeniz gāyet az
olduğundan Azīz ve Kavī Allah'ı bırakıp āciz ve zelīle ibādet edersiniz.
(1) Gāfir (Mü'min) Sūresi, 60.
(2) Neml Sūresi, 62