kurban ve av
Kurbanın
Mahiyeti, Vücubu ve Şer'î Hikmeti
1- Kurban Yüce Allah'ın rahmetine yaklaşmak için ibadet
niyeti ile kesilen özel hayvandır. Kurban bayramı günlerinde (ilk üç günde)
böyle Allah rızası için kesilen kurbana (Udhiyye), bunu kesmeğe de "tazhiye"
denilir.
2- Kurban Bayramında ibadet niyeti ile kurban kesmek, hür,
mukîm (yolcu olmayan), müslim ve zengin kimseye vacibdir. Zenginden maksad,
temel ihtiyaçlarından başka, artıcı olsun olmasın, en az iki yüz dirhem gümüş
değerinde bir mala sahib olan, fitre vermekle yükümlü olan kimselerdir.
(Zekat bölümüne bakılsın!..)
Kurban kesme günlerinde (kurban bayramının ilk üç gününde)
kurban kesmeğe gücü varken kurban kesmeyip de sonra fakir düşse, buradaki vücub
üzerinden düşmüş olmaz.
3- Kurban kesme yükümlülüğü için, İmam Azam ile İmam
Ebû Yusuf'a göre, akıl ve buluğ şart değildir. Bundan dolayı zengin olan
bir çocuğun veya bir delinin malından bunların velisi kurban keser. Bu çocuk
veya bu mecnun o kurbanın etinden yer. Geri kalan kısmı da, elbise gibi aynından
faydalanacakları bir şeyle değiştirilir.
Fakat İmam Muhammed'e göre, kurban yükümlülüğü için
akıl ve büluğ şarttır. Bundan dolayı çocukların ve mecnun olanların
mallarından kurban kesilmesi gerekmez. Fetva da buna göredir. Velileri onlar
adına mallarından kesecek olsalar, kurban bedelini onlara ödemeleri gerekir.
Ancak bir kimsenin kendi malından çocuğu için kurban kesmesi mendubdur.
(İmam Malik ile İmam Şafiî'ye göre, kurban vacib değil,
müekked bir sünnettir.)
4- Vacib olan kurban görevi, Hak yolunda fedakarlığın bir
nişanıdır. Yüce Allah'ın verdiği nimetlere karşı yapılan bir şükürdür.
Bunun sonucu da sevaba ulaşmak ve birtakım belalardan korunmaktır.
Şu gerçek de bilinmeli ki, insanların ihtiyaçları için
yeryüzünde yüz binlerce hayvan kesiliyor. Fakat bunlardan yalnız durumları
yeterli olanlar yararlanıyor. Kurban Bayramında ise, Hak rızası için birçok
hayvan kesiliyor. Bunların etlerinden ve derilerinden çok fakir kimseler de
yararlanıyor. İktisadî olan mesele, dinî ve ahlakî bir mahiyet kazanıyor.
Şahıs menfaati yerine toplumun menfaati bulunmuş oluyor. Bunun için kurban
kesilmesi, İslama ait insanî ve sosyal büyük bir fedakarlık demektir.
5- Kurban kesilmekle, kesilen hayvanların sayısı çok artmış
olmaz; çünkü kurban kesilen günlerde kasapların kestiği hayvan sayısı
azalır ve böylece o günlerde aynı mikdar hayvan kesilmiş olur.
Kendi zevkleri için hergün binlerce hayvanın kesilmesini
çok görmeyenlerin, senede bir defa Allah rızası için bir mikdar hayvanın
muhtaçlar yararına olarak Kurban adı altında kesilmesini çok görmeleri, doğrusu
büyük bir düşüncesizliktir.
Sonuç: Kurbanın meşru olması, din, ahlak ve toplum yararı
bakımından birtakım hikmet ve hacetlere dayanır. Bunu değerlendiremeyecek
bir akıl sahibi olamaz.
Kurbanın
Cinsi ve Kusurlu Olup Olmaması
6- Kurbanlar yalnız koyun, keçi, deve ve sığır cinsi
hayvanlardan kesilebilir. Mandalar da sığır cinsindendir. Bunların erkekleri
ile dişileri eşittir. Ancak koyun cinsinin erkeğini kurban etmek daha
faziletlidir. Keçinin erkeği ile dişisi kıymetçe eşit olsalar, dişisini
kesmek daha faziletli olur. Aynı şekilde devenin veya sığırın erkeği ile
dişisi et ve kıymet bakımından eşit olsalar, dişisinin kurban edilmesi
daha faziletlidir.
7- Koyun ile keçi ya birer yaşını doldurmalı veya
koyunlar yedi sekiz aylık olduğu halde birer yaşında imiş gibi gösterişli
bulunmalıdır.
Deve, en az beş yaşını, sığır da en az iki yaşını
bitirmiş bulunmalıdır.
8- Tavuk, horoz ve kaz gibi evcil hayvanlar kurban olamaz.
Bunları kurban niyeti ile kesmek tahrimen mekruhtur. Çünkü bunda Mecüsîlere
benzeyiş vardır. Etleri yenilen vahşî hayvanlar da kurban edilmez.
9- Koyun ve keçiden her biri yalnız bir kişi adına kurban
edilir. Bir deve veya bir sığır, bir kişiden yedi kişiye kadar kimseler için
kurban edilebilir. Ancak bu ortakların hepsi müslüman olup her biri kendi
hissesine malik olmalı ve Allah rızası için bir ibadet niyeti taşımalıdır.
Ortaklar kesilen kurbandan hisselerini tartı ile ayırırlar,
göz kararı ile ayıramazlar.
(İmam Malik'e göre bir sığır, bir manda veya bir deve
bir aile halkından yedi ve daha çok kimse için kurban olabilir, bu caizdir.
Fakat başka başka aileler için, yediden az olsalar da caiz olmaz.)
10- Kurbanlık hayvanın şaşı, topal, uyuz ve deli olmasında,
doğuştan boynuzlu veya boynuzsuz veya boynuzunun azı kırık bulunmasında,
kulaklarının delinmiş veya enine yarılmış olmasında, kulaklarının uçlarından
kesilip sarkık bir halde bulunmasında, dişlerinin azı düşmüş olmasında,
cinsel organı bulunmamasında, burulmuş olarak bulunmasında bir sakınca
yoktur; bu hayvanlar kurban edilebilirler.
11- İki gözü veya bir gözü kör, dişlerinin çoğu düşmüş
veya kulakları kesilmiş, boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırılmış,
kulağının veya kuyruğunun yarıdan fazlası veya memelerinin başları kopmuş,
kulakları veya kuyruğu yaratılışında bulunmayan bir hayvan kurban olamaz.
12- Kurbanın semiz olması daha faziletlidir. Kemikleri içinde
iliği kalmamış derecede zayıf veya aksak ayağını yere basıp kesileceği
yere kadar topal veya aşikar bir halde hasta bulunan bir hayvan da kurban
olamaz.
13- Kurban kesmekle yükümlü olan bir kimsenin satın aldığı
kurbanda yukardaki kusurlardan biri sonradan meydana gelse, yerine başkasını
alıp kesmesi gerekir. Fakat fakir bir kimsenin aldığı kurban böyle kusurlanırsa,
yine kurban olarak kesilmesi caiz olur, yerine başkasını alması gerekmez.
Hatta böyle kusurlu bir hayvanı satın alıp kurban kesmesi de yeterli olur.
Çünkü bu kurban o fakir için bir nafiledir. Nafilelerde ise, genişlik ve
kolaylık vardır.
(Üç imama göre, zengin için de yeterli olur. Başkasını almaya gerek
yoktur.)
14- Zengin kimsenin aldığı kurban henüz kesilmeden ölse,
yerine başkasını alması gerekir. Fakir kimsenin aldığı kurban ölse, başkasını
alması gerekmez.
15- Zengin kimsenin aldığı kurban kaybolduktan veya çalındıktan
sonra yerine başkası kurban edilmiş olsa ve ondan sonra da kaybolan kurban
bulunsa bunu da kesmesi gerekmez. Çünkü üzerine düşen vacibi yerine
getirmiştir. Fakat bu duruma düşen fakirin o bulunan kurbanı kesmesi
gerekir; çünkü fakirin satın aldığı kurban, kurban olmak üzere
belirlenmiştir; kendisine vacib olmadığı halde, bunun kurban olmasını
kendisine gerekli kılmıştır.
16- Kurban için alınan hayvan çalındıktan veya
kaybolduktan sonra onun yerine başkası alınıp ondan sonra nahr (kurban
kesme) günleri içinde bulunsa, bakılır: Sahibi zengin ise bu iki kurbandan
dilediğini keser. Ancak sonradan almış olduğu hayvanın kıymeti ilk
hayvandan daha az olur da bunu kesmiş olursa, aradaki kıymet farkını sadaka
olarak vermesi gerekir. Fakat kurban sahibi fakir ise o iki hayvanı da kesmesi
gerekir. Çünkü bu kurbanlar fakir hakkında birer adak yerindedir. Bir görüşe
göre de, bunlardan yalnız birini kesebilir.
17- Kaybolan kurbanlık yerine alınan ikinci kurbanlık
hayvan daha kesilmeden nahr günlerinden sonra önceki kayıp hayvan bulunsa,
bunların sahibi hiç birini kesmez, bunların en kıymetlisini sadaka olarak
verir.
18- Bir kimse aldığı kurbanlık hayvanı satıp onun
yerine dengini almış olsa, İmam Ebû Yusuf'a göre caiz olmaz. Çünkü bunun
aynına Allah'ın hakkı geçmiştir. Fakat İmam Azam ile İmam Muhammed'e göre,
bu kerahetle caiz olur.
19- Kurbanlık bir hayvan kesilmeden önce doğursa, yavrusu
da kendisi ile beraber kesilir. Çünkü yavru anasına bağlıdır. Eğer yavru
kesilmeyip satılırsa, parasını sadaka olarak vermek gerekir.
Kurbanın
Kesilme Vakti
20- Kurbanın kesilme zamanı nahr (Bayramın birinci, ikinci
ve üçüncü) günleridir. Fakat birinci günde kesilmesi daha faziletlidir.
21- Kurbanlar, bayram namazı kılınan şehir gibi yerlerde,
bayram namazı kılındıktan sonra bayram namazı kılınmayan yerlerde ise
bayram gününün fecrinden sonra kesilir. İlk vakti budur. Kurbanı geceleyin
kesmek tenzihen mekruhtur.
(İmam Şafiî'ye göre, kurbanlar bayramın dördüncü günü
güneş batıncaya kadar kesilebilir.)
22- Kurbanlar kıbleye karşı yatılarak "Bismillâhi
Allahü Ekber" diye kesilir. Kurbanı, elinden geliyorsa sahibi
kesmelidir, değilse uygun gördüğü bir müslümana emredip kestirmeli ve
kendisi de başında bulunmalı. Şu ayet-i kerimeyi de okumalıdır:
"Benim namazım, ibadetlerim, yaşayışım ve
ölümüm alemlerin Rabbı Allah içindir ki, O'nun ortağı yoktur."
(En'am: 162)
Yalnız kurban sahibinin Besmelesi yeterli olmaz; kurbanı
kesenin Besmele'yi getirmesi şarttır. "Bismillâhi Allahü Ekber"
demelidir.
Kasden Besmele terkedilirse, kurbanın eti yenmez. Kurban
sahibinin eli hayvanı kesenin eli üzerinde olarak hayvanı kesecek olsalar,
her ikisinin de Besmele çekmesi gerekir. Bunlardan biri Besleme'yi terk ederse,
hayvanın eti yenmez.
23- Kurban Bayramında, kesilmek üzere satın alınmış
kurbanlık hayvan, nahr (kurban kesme) günlerinde kesilmemiş olsa, o hayvan
mevcutsa aynını sadaka vermek gerekir. Helak olmuşsa kıymetini sadaka olarak
fakirlere vermek icab eder, ertesi seneye bırakılmaz.
24- Kurbanın vacib olmasına nahr günlerinin sonu esastır.
Bunun için Kurban Bayramının üçüncü günü güneş batmadan önce zengin
olan kimsenin kurban kesmesi gerekir. Daha önce fakir olması bunu etkilemez.
Aksine olarak o günün güneş batışından önce fakir düşen veya ölen müslümanlardan
bu kurban kesme yükümlülüğü düşer.
25- Zilhicce'nin onuncu günü olduğuna şehadet edilip de
Bayram namazları kılındıktan ve kurbanlar kesildikten sonra, günün henüz
arefe günü olduğu anlaşılsa, müslümanların itaat ve ibadetlerini koruma
bakımından, kılınan namaz ve kesilen kurbanlar geçerli sayılır. Çünkü
böyle hatalardan kaçınmak her zaman için mümkün değildir.
26- Zilhicce'nin onuncu günü olduğu zeval vaktinden önce
gerçekleşse Bayram namazı kılınır. Ondan sonra kurbanlar kesilir. Fakat
Zeval vaktinden sonra gerçekleşmiş olsa, o gün Bayram namazı kılınmaz,
kurbanlar kesilebilir. Ertesi gün de, Bayram namazı kılınır.
Hayvanı, kesim yerine yumuşak bir davranışla getirmeli ve
keskin bıçak kullanılarak hayvana eziyet verilmemelidir. Fazla acı duymaması
için, hareket hali sona erdikten sonra onu yüzmelidir. Kurban sahibi, kurban
kesildiği gün, ilk yemeğini kurbanın ciğerinden seçmelidir, bu mendubdur.
Kurbanın
Eti ve Derisi Üzerinde Yapılacak Şeyler
27- Adak olarak kesilmeyen kurbanın etinden sahibi zengin
olsun olmasın, yiyebileceği gibi fakir olmayanlara da yedirip dağıtabilir.
Fetva bu şekildedir. Bununla beraber üçte birini fakirlere sadaka olarak
vermelidir. Eğer kurban sahibi orta halli olur da, geçimlerini karşılamak
zorunda olduğu kimseler kalabalık ise, o halde kurbanın etini onların
yemeleri için alıkoyabilir, bu mendubdur.
Diğer bir görüşe göre, kurban bayramında kesmek üzere
bir fakirin satın aldığı kurbandan kendisi yiyemez. Çünkü kendisine
kurban vacib olmadığı halde böyle kurbanlık alıp kesmesi, bir adak sayılır.
Adak yapan kimse ise, kendi adağından yiyemez. Onun etini zevcesine, usul ve
furüuna ve zengin kimselere yediremez. Bunlara yedirirse, yedirdiğinin kıymetini
fakirlere vermesi gerekir.
28- Kurbanlık hayvanın sütünden yararlanmak, etini veya
postunu satıp parasını almak veya demirbaş olmayacak bir şeyle değiştirmek
mekruhtur. Böyle bir iş yapılırsa, kıymetini sadaka vermek gerekir. Kurbanlıktan
kasab ücreti de verilmez.
29- Kurbanın postu sadaka diye verilir veya ondan seccade ve
sofra gibi evde kullanılacak eşya yapılır. Kurban edilecek hayvanı
kesilmeden önce kırkmak mekruhtur. Yünleri kırkılacak olursa, sadaka olarak
verilmelidir. Fakat hayvan kesildikten sonra yünleri kırkılabilir ve kullanılabilir.
30- Birkaç kişi yanlışlıkla birbirinin kurbanını
kesecek olsalar, her kesilen hayvan, sahibinin kurbanı olmak üzere caiz olur.
Birbirlerine bir şey borçlu olmazlar. Bu durumda herkes kendi hayvanını, eğer
mevcutsa, alır. Kesilen hayvanlar yenmiş veya dağıtılmış ise, aradaki kıymet
farkını birbirlerine helal ederler. Eğer cimrilik gösterirler de helal
etmezlerse, her biri diğerine ait kurban etinin kıymetini öder. Bu durumda,
bu kıymet farkını da sadaka olarak vermek gerekir. Çünkü bu, kurban etinin
bedelidir.
31- Bir kimse, kendisine bırakılan bir kurbanı, sahibinin
izni olmaksızın bayram günü sahibi adına kesecek olsa, bunu ödemesi
gerekmez. Sahibinden kurban yükümlülüğü düşer. Çünkü buna delalet
yolu ile izin vardır.
32- Bir kimse zorla ele geçirmiş olduğu bir hayvanı kendi
adına kesecek olsa, diri halindeki kıymetini ödemek şartı ile, sahih olur.
Fakat bir insan, kendisine emanet sureti ile bırakılan bir
hayvanı böyle kurban kesecek olsa, sahih olmaz; çünkü hayvana kesimden önce
tazmin etme hükmü ile sahib olmamıştır. Rehin olarak bırakılan hayvan da,
rehini elinde bulunduran kimseye nazaran kurban hususunda bir görüşe göre
gasbedilen (zorla alınan), diğer bir görüşe göre de emanet (vedia) hükmündedir.
33- Bir kimse kendi malından sevabını ölüye bağışlamak
niyeti ile bayram günü kestiği kurbanın etinden yiyebilir, başkalarına da
verebilir. Tercih edilen hüküm budur. Fakat bir kimse, murisin emri ile murisi
adına keseceği kurbanın etinden yiyemez. Bunun tümünü sadaka vermesi
gerekir.
34- Bir kimse, tek başına kesmek niyeti ile satın aldığı
kurbanlık bir deve veya sığıra sonradan altı kişiyi ortak yapmaya razı
olursa, bunu birlikte kurban olarak kesmeleri caiz olur. Ancak bunda kerahet
vardır. O kimse verdiği sözden caymış sayılır. Ortaklarından alacağı
parayı sadaka olarak vermelidir.
Bir görüşe göre de, adam fakir olduğu takdirde başkalarının
ortak olmasına razı olamaz. Çünkü onun keseceği bu kurban, bir adak
yerindedir. O fakir bu kurbanı satın almakla kendine onu vacib kılmıştır.
35- Udhiyye'nin (Kurban kesmenin) rüknü kan akıtmaktır.
Hayvan boğazlanmadıkça vacib olan kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz.
Onun için kurbanlık hayvanın kesilmeden sadaka olarak verilmesi caiz olmaz.
Fakat alınan kurban herhangi bir sebeple bayramın kurban kesme günlerinde
kesilemezse, bunun diri olarak sadaka edilmesi gerekir. Çünkü bu halde, kan
akıtma işi sadaka vermeye dönüşmüş olur. Artık bunun etinden sahibi
yiyemez.
36- Bir kurbanı kitab ehlinden olan birinin (bir gayr-i müslimin)
kesmesi mekruhtur. Mecusîlerin, putperestlerin kesmesi ise caiz değildir.
Fakat kurban etinden herhangi bir gayr-i müslime bağış yolu ile vermekte bir
sakınca yoktur.
Kurban, Hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır.
Bunun meşru olması, kitab, sünnet ve icma ile sabittir.
(Şafiîlere göre, kurban, tek bir şahıs için sünnet-i
ayndır. Bir aile halkı için ise, sünnet-i kifayedir. Ailenin geçimini sağlayan
kimse, kurban kesince, artık diğerlerinin üzerinden sünnete uyma borcu düşer.)
Akîka
Kurbanı
37- Yeni doğan çocuğun başındaki tüyüne (Akîka)
denir. Böyle bir çocuk için Cenab-ı Hakk'a şükür yerine geçmek üzere
kesilen kurbana da "Akîka" adı verilmiştir. Bunun müslümanlarca
asıl adı "Nesîke"dir.
Akîka, bizce mubah ve güzeldir. Üç İmama göre ise sünnettir.
Zahiriyye meshebinde vaciptir.
38- Akîka kurbanı, çocuğun doğduğu günden büluğ çağına
erinceye kadar kesilebilir. Fakat yedinci günü kesilmesi daha faziletlidir. Çocuğun
yedinci doğum günü adı konulur ve başının saçları kesilip ağırlığınca
altın veya gümüş sadaka verilir. Aynı günde bu kurban kesilir; çünkü böyle
yapılması üç İmama göre müstahabdır.
39- Kurbana elverişli olan hayvan akîkaya da yeterli olur.
Erkek çocuk için bu kurban kesilebileceği gibi, kız çocuk için de kesilir.
Bunlardan her biri için bir koyun kesilmesi yeterli olur. Erkek çocuk için
iki kurban kesilmesi gereğini söyleyenler de vardır.
40- Akîka kurbanının kemikleri, çocuğun sağlık ve
selametine bir hayır dileği olsun diye, kırılmayıp yalnız ek yerlerinden
ayrılır ve öylece pişirilir. Bunu yapmak müstahabdır. Diğer bir bakımdan
da, çocuğun mütevazi olmasına ve kötü huylardan korunmuş olmasına bir işaret
olsun diye kemiklerin kırılması müstahab görülmüştür.
Akîka kurbanının etinden sahibi yiyebilir, başkalarına
da yedirebilir, sadaka da verebilir.
Zebh,
Zebiha ve Tezkiyenin Mahiyetleri
41- Zebh, hayvanın boğazına bıçak vurup boğazlamak ve
damarlarını kesmek demektir. Boğazlanmış veya boğazlanacak hayvana da
"Zebiha" denir.
Tezkiye de, boğazlamak anlamında olup dinimizde iki türlüdür:
Birisi hakîki ve ihtiyarî tezkiyedir. Bu da bir hayvanı
usulü üzere keskin bir aletle boğazlamaktır. Diğeri de, hükmî ıztırarî
tezkiyedir. Bu da, bir avın aldığı yaradan ibarettir. Bir av, şartlarına
uygun olarak bu yaradan ölürse, boğazlanmış sayılır.
42- Bir hayvanın göğsü üstünden bıçak vurup damarlarını
kesmeye "Nahr" denir. Deveyi, zebh etmek (çenesinin
altından kesmek) mekruhtur.
Zebh (Boğazlamak) İşlemi
43- Din kurallarına uygun olarak boğazlama, nefes borusu
ile yemek borusunun ve bunların yanlarında bulunan iki damarı kesmekle yapılır.
Bu dördünden üçünün kesilmesi, İmamı Azam'a göre yeterlidir. İmam Ebû
Yusuf'a göre, nefes borusu ile yemek borusunu ve iki damardan da birini kesmek
şarttır. İmam Muhammed'e göre de, bu dört organdan çoğunu kesmiş olmalıdır.
44- Hayvanları boğazlamak hususunda damarlarını kesip
kanlarını akıtacak kesici bir alet yeterlidir. Bıçak kafi olduğu gibi,
keskin kamış kabuğu ve cam parçası da yeterli olur. Ancak bu alet, hayvana
eziyet vermeyecek şekilde keskin olmalıdır. Hayvanı yere yatırdıktan sonra
bu aleti bileylemeye çalışmak mekruhtur. Hayvanı ayağından tutarak kesim
yerine çekmek ve sürüklemek de mekruhtur. Hayvanı boynunun altından (boğazından)
değil de üstünden kesmek ve daha hayvanı soymadan kafasını kesip atmak da
mekruhtur.
45- Hayvanı boğazlarken Besmele çekmek şarttır. Boğazlamada
Yüce Allah'ın mübarek isimlerinden herhangi birini söylemek yeterlidir.
Allahü Ekber, Allahü Azam, Allah denilmesi gibi...
Fakat Allahü Teala'nın ismini dua maksadı ile söylemek
yeterli olmaz. "Allahümmeğfirlî" denilmesi gibi...
Hayvanı keserken: "Bismillahi Allahü Ekber"
denilmesi müstahabdır. Hayvanı kıble tarafına çevirerek kesmek sünnet
olduğundan bunu yapmamak mekruhtur.
46- Besmele kasden terk edilirse, hayvanın eti yenmez, haram
olur. Fakat unutarak terk edilirse, böyle kesilen hayvanın eti yenir. Çünkü
unutarak yapılan kusurlar bağışlanmıştır.
(İmam Şafiîye göre, hayvanı sadece boğazlamak
yeterlidir. Besmele okunması bir müekked sünnettir. "Bismillah"
denmese de, kesilen hayvanın eti yenir, haram olmaz. Bu görüş, Ebû Hüreyre
ile İbnî Abbas'dan (radıyallahü anhüm) rivayet edilmiştir. Ancak bu görüş
diğer müctehidler tarafından kabul edilmemiştir. Bununla beraber Şafiîlerce
de, besmeleyi terk etmek mekruhtur.)
Etleri
Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar
47- Yaratılışında vahşet ve bayağılık olmayan, iğrenç
görülmeyen hayvanların etleri din ölçüleri içinde helaldir, yenebilir.
Tavuk kaz, ördek, zürafa, deve kuşu, bağırtlan kuşu, güvercin, bıldırcın,
koyun keçi, deve, sığır, manda, ekin kargası, tavus, kırlangıç, baykuş,
tavşan ve turna gibi hayvanlar bu kısım eti yenen hayvanlardandır. Serçe ve
sığırcık kuşlarını yemekte de bir sakınca yoktur.
Yarasa kuşunun yenip yenmemesinde, haram veya mekruh olup
olmamasında ihtilaf vardır. Hüdhüd kuşunu yemek mekruhtur.
Saksağan, kumru, bülbül, keklik kuşlarının eti aslen
helaldir. Ancak bunların etlerini yiyenlerin bir belaya tutulacakları halk
arasında söylenti haline geldiği için yenmeleri iyi değildir.
(Şafiîlere göre, kırlangıç, tavus, hüdhüd ve papağan
kuşlarının etleri haramdır. Martı ve balıkçıl kuşları ise helaldir.)
48- Azı dişleri ile kapıp avlayan ve parçalayan,
kendisini koruyan hayvanların etleri haramdır, yenilemez. Kurt, ayı, aslan,
kaplan, pars, sincap, samur, sansar, maymun, sırtlan, fil, köpek, kedi, keler,
tilki, gelincik gibi hayvanlar etleri haram hayvanlardır. Azı dişleri olduğu
halde bunlarla başkasına saldırmayan bir hayvanın eti de yenebilir; deve
gibi...
49- Tırnakları ile kapıp avlanan, tırmalayan ve yaratılışında
bayağı olan kuşların etleri de haram veya tahrimen mekruhtur. Kerkenez, çaylak,
kartal, kuzgun, akbaba, alaca, karga, yarasa, atmaca, şahin gibi... Bunlar leş
yemekten çekinmezler. Tırnaklı olduğu halde bununla hayvanları avlamayan
bir kuşun eti yenilebilir, güvercin gibi...
50- Yaratılışı bakımından iğrenç olan birtakım
hayvanların etleri de haramdır, yenmez: Fare, yaban faresi, akrep, yılan,
kene, kurbağa, kara ve deniz kaplumbağası, arı, kara sinek, sivrisinek, köstebek,
kirpi, bit, pire gibi böcekler.
Görülüyor ki, bu haram olan hayvanlardan bir kısmı yırtıcı
bir yaratılışa sahibdir, yaratılışında zararlıdır ve bayağılık vardır.
Bir kısmı ise iğrençtir ve nefret edilir haldedir. İnsan ise temizdir, mükerrem
bir yaratıktır. Bunun için insanlar, bu gibi bayağı ve zararlı hayvanların
etlerinden korunmuşlardır. Besinlerin insanlar üzerinde iyi ve kötü tesir bıraktığı
inkar edilemez. İnsanlar kendisi için yararlı olanı ararsa, İslam dininin müsaade
ettiği şeylerden yararlanmalı, yasakladığı şeylerden de kaçınmalıdır.
Bundan başka selamet yolu yoktur.
51- Pislik gibi temiz olmayan şeyleri yemiş olan tavuk,
koyun, sığır ve deve gibi hayvanların etleri, bu hayvanlar bir müddet
hapsedilmeden kesildikleri takdirde, mekruhtur. Çünkü bu halde etleri fena
bir kokudan kurtulmuş olamaz. Bunların hapsedilme müddeti tavuklar için üç
gün, koyunlar için dört gün, sığır ve develer için de on gündür. Böyle
pislik yiyen bir hayvana Celâle denir.
Bu hayvanlar, etleri, kokmayacak şekilde pis şeylerden
yiyecek olsalar, hapsedilmeleri gerekmez, etleri kerahetsiz olarak yenebilir.
52- Domuz sütü ile beslenmiş kuzuların yenmesi helaldir;
çünkü süt, tüketilerek eseri kalmaz.
Eti yenilir bir hayvan şarap içip de arkasından kesilecek
olsa, bunun eti kerahetle helal olur.
53- Yalnız süt emip de başka bir şey yiyemeyen küçük
kuzuların öldükten sonra karınlarından çıkarılan peynir mayaları
temizdir. Aynı şekilde koyun ve deve gibi ölmüş hayvanların memelerinden
çıkacak sütler de temizdir. Bedenlerin temiz olmaması, sütlerini etkilemez.
54- Atlar, savaşa yarayan kıymetli hayvanlardır. Bu bakımdan
bunların etlerini yemek İmam Azam'a göre, tahrimen mekruhtur. İki İmama göre
ise, tenzihen mekruhtur.
55- Yabanî olmayan (ehli) merkeblerin ve anaları merkeb
olan katırların etleri haram veya tahrimen mekruhtur. Yabanî merkeblerin ve
anaları sığır olan katırların etleri ise haram değildir. Hayvanlar yenme
bakımından anaya bağlıdırlar.
(İmam Malik'den rivayete göre, ehli merkeblerin etleri
mekruh, bir rivayete göre de haramdır. Meşhur olan görüşe göre, atların
etleri de haramdır. İmam Şafiî ile İmam Ahmed'e göre, atların etleri
mekruh değildir.)
56- Devamlı olarak suda yaşayıp barınan hayvanlardan her
nevi balık etleri yenebilir, helaldir. Kalkan balığı, sazan balığı, yunus
balığı, yılan balığı bunlardandır. Fakat diğer su hayvanları çirkin
şeylerden sayılır, yenmeleri caiz olmaz. Yengeç, midye, istiridye, istakoz
gibi olanlar helal değildir, etleri yenmez.
Yine, deniz insanı, deniz aygırı, deniz hınzırı gibi
balık şeklinde bulunmayan deniz hayvanlarının yenmeleri helal olmadığı
gibi, avlanmaları da helal görülmemektedir.
57- Dıştan bir etki olmaksızın kendi kendine suda ölüp
su yüzüne çıkan balıklar yenmez. Fakat suyun açılıp kurumasından, fazla
sıcak veya soğuktan ölen veya kuşlar tarafından öldürülen, su içinde bağlı
tutulmakla ve buz içinde sıkışmakla ölen balıklar yenir. Balıklarda boğazlamaya
gerek yoktur.
58- Göle veya denize atılan balık otunu yemekle göl veya
deniz içinde ölen veya avlanıp da sudan çıkarılmadan başlarına tokmakla
vurulup öldürülen ve ağ içinde kurtulamayıp ölen balıkların yenmeleri
de helaldir.
59- Balıklar temiz olmayan suların içinde bulunmuş
olsalar da etleri yenebilir.
Avlanan bir balığın içinden çıkan bir balık sağlam
ise, o da yenebilir, sağlam değilse yenmez.
60- Boğazlanan bir hayvanın karnından çıkan yavrusu, İmam
Azam'a göre yenmez. Anasının boğazlanmış olması, yavrusu için yeterli
olmaz. Bir canlının boğazlanması ile iki canlı boğazlanmış olamaz. Çıkan
yavru canlı ise boğazlanmak suretiyle yenilebilir.
(Üç imamın (Şafiî, Malik ve İmam Ahmed) görüşleri de
böyledir.)
61- Canlı olup olmadığı bilinemeyen bir hayvan boğazlanırken
hareket ederse veya boğazlanan diri hayvanlardan çıkan kan gibi bir kan çıkarsa,
eti yenebilir. Çünkü bunlar hayat alametleridir. Ancak, sadece gözünü veya
ağzını açması veya ayağını uzatması bir hareket sayılmaz. Böyle bir
hayvanın kesilirken gözünü yumması, hayatın varlığına delalet eder.
62- Hayvanların "Demi mesfuh = Akar kan" denilen
kanları temiz değildir. Burada Besmele ile kesilmiş olup olmamaları eşittir.
Eti yenen hayvanlardan Besmele ile kesilenlerin içlerinde
kalıp akmayan kanları temizdir. Bunların karaciğer ve dalakları da
temizdir. Bunlardaki kanlar paktır.
Kesilen bir koyunun ödü, bezesi, idrar torbası, cinsel
organları, yumurtaları mekruhtur, bunlar yenmemelidir.
63- Domuzun bütün cüzleri pistir, bunlar temiz olmazlar,
hiç bir şeyi helal değildir. Yalnız kıllarından yararlanıp yararlanılamayacağı
konusunda ihtilaf vardır. İki imam ile İmam Şafiîye göre domuzun kıllarından
badana fırçası yapılması ve bunlarla ayakkabı dikilmesi caizdir. Öyle ki,
bu kıllardan bir mikdar az su içine düşecek olsa, o su İmam Muhammed'e göre
pislenmiş olmaz. Çünkü bu kıllarla yararlanmaya izin verilmesi, temizliğine
delildir. Fakat İmam Ebû Yusuf'a göre, bu yararlanma için olan izin, bir
zaruretten dolayıdır, suya düşme halini kapsamaz. Onun için, içine düştüğü
az bir suyu temizlikten çıkarır, bozar. Domuzların İslam ülkesi olmayan
yerlere götürülüp orada müslüman olmayanlara satılması caizdir.
64- Bir misafire ikram olmak üzere Besmele ile kesilen
herhangi bir eti yenen hayvanın eti yenebilir; ikram niyeti olunca Allah rızası
için boğazlanmış olur. Fakat herhangi bir adamın gelişine hürmet olsun
diye sadece o şahıs için kesilirse, besmele olsa bile, yenmez. Çünkü bu
Allah için misafire ikram değil, o büyük görülen zata tazim için kesilmiş
sayılır. Onun için misafirliği gözeterek insana ikramda bulunmalı ve
yedirmeli, niyet bu olmalıdır.
Yine, herhangi bir ölüye tazim için kabir üzerinde
kesilen kurbanın eti de helal olmaz. Kurban Allah rızası için kesilir ve
onun sevabı istenilen bir müslümana bağışlanabilir.
Kimlerin
Boğazlayacağı Hayvanların Eti Yenir veya Yenmez
65- Müslümanların ve kitab ehli olan Yahudî ve Hıristiyanların,
kadın dahi olsalar, Besmele ile (Allah'ın adını anarak) boğazlayacak
oldukları hayvanların, eti yenen hayvanlar olmak şartıyle etleri yenir.
Besmele tam kesim anında olacaktır, bu şarttır. Kesim anında bir şey yemek
suretiyle veya başkası ile konuşmakla önceki besmeleye ara verilerek meclis
değişirse, bu yeterli olmaz. Yeniden Besmele getirmek gerekir.
Müslüman veya kitab ehlinden olan ve Bismillah demeye gücü
yeten bir çocuğun veya delinin, dilsizin, sünnetsizin ve sarhoşun Besmeleyle
kesecekleri bu tür hayvanların etleri de yenebilir.
66- Besmelenin unutularak terk edilmiş olması zarar vermez.
Hatta kitab ehlinin Besmele deyip demedikleri bilinmediği takdirde de
kestikleri eti yenen hayvanlar helal olur. Çoğunluğun görüşü budur.
67- Mecûsîlerin, putlara tapanların, hak dinden çıkanların
(mürtedlerin), Besmeleyi kasden terk eden müslümanların veya kitab ehlinin
kestikleri yenemez. Bu hayvanların etleri haram olur.
Meytenin
Mahiyeti ve Hükmü
68- Kendi başına ölmüş olan herhangi bir hayvana Meyte
(Leş) denir. Böyle bir hayvan temiz değildir, yenmez. Boğazlanmayıp da boğulmuş
olan, başı koparılan, başına tokmak vurulan veya kulak tozuna şiş
saplanan ve böylece öldürülen hayvanlar da meyte hükmündedir; çünkü meşru
şekilde boğazlanmamışlardır.
69- Yüksek bir yerden düşüp ölen, başka bir hayvanın
tepmesi veya toslamasıyla veya bir taş ve ağaç parçasının çarpmasıyle
ölen, bir yırtıcı hayvan tarafından parçalanarak ölen herhangi bir hayvan
da meytedir. Onun için eti yenmez.
Fakat aslen eti helal olan ve üzerinde hayat eseri bulunan böyle
bir hayvan Besmele ile boğazlanırsa eti yenebilir. Bu İmam Azam'a göredir.
İmam Ebû Yusuf'a göre, eğer onun benzeri bir hayvan yaşamayacak bir halde
ise, boğazlanmakla onun eti helal olmaz. İmam Muhammed'e göre de, eğer henüz
boğazlanan hayvanın yaşayabileceği pek az bir mikdardan biraz daha ziyade yaşayabilecek
bir halde ise, boğazlanınca eti helal olur; değilse olmaz.
70- Eti yenen bir hayvanın boğazlanmadan önce, ondan kopan
ve kesilen herhangi bir parçası yenilemez, bu meyte hükmündedir. Bundan yalnız
balık ile çekirge müstesnadır. Çünkü bunlarda boğazlamaya gerek yoktur.
Bir de, bir hayvanın kesildikten sonra kendisinde hayattan henüz eser varken
kopan parçası, meyte hükmünde değildir. Ancak bu parçayı yemek mekruhtur.
Avın
Mahiyeti ve Caiz Oluşu
71- Sayd (av), yaratılışında vahşi olup insandan kaçınan,
eti yensin yenmesin, herhangi bir hayvandır ki, ele geçirilmesi ancak bir hile
ile mümkün olabilir. Böyle bir av hayvanını kaçamaz bir hale getirip elde
etmeye İstiyad (Avlamak) denir.
72- Bir av hayvanına karşı bir köpeğini salıvermeye
"İrsal", kışkırtıp sıçratmaya da "İğra" denir. İğra
irsalden sonra olur.
Ava kendiliğinden varan öğretilmiş köpek gibi bir hayvanın
arkasından yapılacak "İğra", irsal hükmündedir.
73- Vahşi hayvanları avlamak caizdir. Bu mubah olan bir
kazanç yoludur. Fakat diğer kazanç yolları bundan daha faziletlidir. Zevk ve
eğlence için av avlamak uygun değildir. Kalbe katılık ve gaflet getirir.
Yaratıklara karşı şefkat duygularını azaltır.
Bununla beraber Yüce Allah bu hayvanları insanlar için
yaratmıştır. İnsanlar ya bir ihtiyaç veya kendi cesaretlerini denemek veya
bir genişlik bulmak için bazı hayvanları avlayabilirler. Çok kez yenecek
hayvanları yenmek için, yenmeyecek hayvanlar da derileri, dişleri veya
zararlarını kaldırmak için avlanır.
Ancak bunları avlamak için başkalarının ekinlerini yok
etmek, onları evlerinde rahatsız etmek caiz değildir.
Nelerle
Av Yapılır?
74- Av, ya öğretilmiş köpek, doğan, pars, atmaca ve şahin
gibi bir hayvanla yahut yaralayan ve öldüren bir silahla veya tuzak kurmakla,
çukur kazmak, bıçak, kılıç ve kamış gibi keskin bir şeyi yere dikmekle
yapılır. Bir hayvanın av için öğretilmiş hale geldiği, ya anlayış üstünlüğü
ile veya bilen kimselere başvurarak sabit olur. Çünkü bu gibi hayvanların
öğretim süreleri onların durumlarına göre değişir. Bunun için belirli
bir süre yoktur. Bu, İmam Azam'a göredir. İki İmama ve İmam Azam'dan diğer
rivayete göre de, azı dişleri olan hayvanların öğretilmiş hale gelmeleri
de, salıverildikten sonra çağrıldıkları zaman hemen koşup gelmeleri ile
bilinir.
Pars gibi hayvanların öğretilmiş bir hale gelmiş olmaları
da, hem yemeyi terk, hem de çağrılınca dönüp gelmeleriyle belli olur. Çünkü
bunların yaratılışlarında hem yırtıcılık, hem de ürküp kaçmak vardır.
75- Av için öğretilmeye elverişli olmayan aslan, kaplan
ve ayı gibi hayvanlarla ve tamamen necis (pis) olan domuzla av yapmak caiz değildir.
76- Bir av hayvanının öğretilmiş olmadığı sonradan
anlaşılsa, meselâ: Öğretilmiş olduğuna hükmedilen azı dişli bir
hayvan, avladığı hayvanın etinden yese veya tırnaklı bir avcı hayvan çağrıldığı
halde geri dönüp gelmese önceden ve sonradan avladığı hayvanın eti haram
olur. Çünkü bu durumda hayvanın henüz öğretilmiş bir hale gelmedikçe,
avlayacağı hayvanlar yenilmez.
Av
Hayvanında Aranılan Şartlar
77- Bir av etinin yenilebilmesi için şu şartlar
gereklidir:
1) Av, dinimizce eti yenen hayvanlardan olmalıdır.
2) Avcı, hayvan boğazlamaya ehil bir müslüman veya kitab
ehlinden olmalıdır. Bunlardan Besmeleyi bilen ve av kasdinde bulunan bir çocuğun
veya delinin veya bir sarhoşun avladığı av helaldir. Fakat hac ve umre için
ihramda bulunan bir müslümanın Harem Bölgesi dahilinde ve haricinde avlayacağı
av helal olmaz.
Yine, bir Mecûsî, putperest veya mürtedin (hak dinden çıkmışın)
avladığı hayvanın eti de haramdır, bunlar yenmez.
3) Avcı ava silah atarken veya hayvanı salıverirken gerçekten
veya hükmen Besmele çekmiş olmalıdır. Besmeleyi unuttuğundan dolayı terk
eden bir avcı, hükmen besmele getirmiş olur. Besmele kasden terk edilmiş
olursa, avın eti yenmez, haramdır.
(İmam Şafiîye göre, Besmele getirmek şart değildir,
fakat bunu terk mekruhtur.)
4) Avlanan hayvan, avcının henüz eline geçmeden almış
olduğu yaradan dolayı ölmüş olmalıdır. Onun için henüz ölmeden ele geçirilirse,
boğazlanması gerekir. Bu durumda boğazlanmadan ölürse, eti yenmez.
5) Avcı silahı ile vurduğu veya öğretilmiş av hayvanı
ile tutturup yaraladığı avı durdurmaksızın ele geçirmek için peşine koşmalıdır.
Çünkü bu durumda avı daha ölmeden yakalayıp boğazlaması mümkündür. Bu
boğazlama mümkün oldukça hükmen boğazlama yeterli olmaz. Onun için bir süre
durduktan sonra veya başka bir şeyle uğraşıp av gözden kaybolduktan sonra
gidip de avı ölmüş bulsa, onun eti yenmez. Çünkü bu halde başka bir
sebeble ölmüş olması, düşünülebilir. Fakat böyle beklemeksizin hemen
gidip de avı yaralı olarak ölmüş bulsa, eti yenebilir. Buna göre hükmen
bir boğazlama bulunmuş olur.
6) Ava saldıran öğretilmiş hayvan da, bir süre durmayıp
hemen ava doğru yürümelidir. Buna öğretilmemiş başka bir hayvan da eşlik
etmelidir.
Pars gibi öğretilmiş bir hayvanın, salıverildikten sonra
dinlenmek için değil de, avını avlamak için hile olarak bir yere saklanıp
duruvermesi, zarar vermez.
7) Av köpekleri gibi öğretilmiş azı dişli av hayvanları,
tuttukları avların etinden kendileri hiç yememelidir. Eğer bu avcı
hayvanlar, tuttukları avları parçalayıp etlerinden yiyecek olurlarsa, artık
avlanan hayvanların etleri yenmez. Fakat tırnaklı olan öğretilmiş
hayvanların tutup etlerinden yedikleri hayvanlar, insanlar tarafından da
yenir. Çünkü bu ikinci kısım hayvanların öğretilmiş olmaları, yemeyi
terk suretiyle değildir; çağrıldıkları zaman geriye dönüp gelmeleri
iledir.
Avla
İlgili Çeşitli Meseleler
78- Avlanacak birçok hayvan için bir Besmele yeterlidir. Şöyle
ki: Avcı silah atarken veya öğretilmiş hayvanı salıverirken bir kez "Bismillâhi
Allahü Ekber" dedikten sonra bir kaç hayvan aldığı yara sebebiyle ölmüş
olsalar, hepsinin etleri yenebilir.
Yine, bir kimsenin belli bir av hayvanına Besmele ile attığı
ok veya kurşun, diğer bir avı yaralayarak öldürse, onun da eti yenebilir.
Çünkü bu şekilde yapılan Besmele, o belli ava değil, atılan alete veya
salıverilen hayvana aittir. Bununla beraber yükümlülük, güce göredir. Avcının
gücü ise, yalnız atmayadır, yoksa dilediği ava isabet ettirmek değildir.
79- Bir ava karşı öğretilmiş bir köpeği veya doğan
gibi diğer bir hayvanı Besmele ile salmak da bu hususta kurşun atmak hükmündedir.
Fakat avcı bir alet üzerine Besmele okuduğu halde, diğer bir aleti atacak
olsa, bu aletin isabet edeceği avın eti, o av Besmele ile kesilmedikçe
yenmez.
Aynı şekilde, bir kimse boğazlamak üzere olduğu bir
hayvanı, Besmele okuduktan sonra bırakıp da onun yerine önceki Besmele ile
başka bir hayvanı boğazlayacak olsa, bunun eti helal olmaz. Çünkü bu
ikinci hayvan üzerine Besmele yapılmamıştır.
80- Atılan bir kurşundan aldığı bir yara sonunda henüz
elde edilmeden ölen veya bir av köpeğinin açtığı yaradan dolayı hemen ölen
bir av yenebilir. Fakat atılan taşın ve diğer bir merminin sadece ağırlığından
dolayı yara bulunmaksızın ölen veya bir av köpeğinin sadece çarpmasından
veya boğmasından dolayı ölen bir av, yenmez. Çünkü yaralama, hükmen bir
boğazlamadır. Yara bulunmayınca, boğazlama da yapılmamış olur. Kabul
edilen fetva budur.
81- Av hayvanının yenebilmesi için, sadece yaralama
yeterli değildir. Bununla beraber kan da akmış olmalıdır. Fakat bazı
alimlere göre kan akması şart değildir. Diğer bazı alimlere göre de, yara
büyük ise, kan çıkması gerekmez, değilse, gerekir.
İmam Ebû Yusuf ile İmam Şafiîye göre, aslında yara
gerekli değildir. Yara bulunmasa da, öğretilmiş hayvanların öldürdükleri
hayvanların etleri yenebilir.
82- Dişli öğretilmiş hayvanlar, tuttukları avların
kanlarını içseler veya sahiblerinin kendilerine atacağı et parçalarını
yeseler veya sahibleri avı elde ettikten sonra bunun etinden yiyecek olsalar,
bu işler avlanmış olan hayvanın etinin yenmesine engel olmaz.
83- Yaralı olduğu halde henüz canlı iken elde edilen bir
av, besmele ile boğazlanmazsa, eti yenmez. Ancak ele geçen bir hayvanın hayatı,
yeni boğazlanmış bir hayvanın hayatı gibi hemen sönmek üzere ise, onun boğazlanması
gerekmez. Bununla beraber boğazlanması daha iyidir.
84- Öğretilmiş bir av hayvanı, avladığı avı yaraladıktan
sonra, yere çarpıp tekrar yaralayarak öldürse, eti helal olur. Çünkü
tutacağı avı bir defa yaralayıp tekrar yaralamaması hayvana öğretilemez.
Onun için bu bağışlanmıştır.
85- Avcı tarafından atılan bir şeyle yaralanan bir av,
ilk önce yere düşüp de hemen ölse, yenebilir. Çünkü bundan kaçınmak mümkün
değildir. Fakat suya, dam üzerine veya bir ağaç üzerine, oradan da yere düşerek
ölse, eti yenmez. Çünkü su ile veya dama düşmekle veya ağaca çarpmakla
ölmüş olması düşünülebilir.
Fakat başka bir görüşe göre, eğer aldığı ilk yara
hemen öldürücü bir yara ise, eti yenebilir, değilse yenmez.
86- İki avcıdan biri silah atarak bir avı yaraladığı
halde, diğeri de silah atarak öldürse, bakılır: Eğer bu iki avcıdan biri
silah atıp da avı kaçamaz hale getirdikten sonra, diğeri de silah atarak onu
öldürse, eti yenmez. Çünkü bu takdirde o avı tutup boğazlamak mümkündür.
Artık ikinci avcı, bu avın yaralı durumundaki kıymetini birinci avcıya öder.
Fakat bu av, ilk yaradan dolayı, artık yaşaması umulmayacak bir hale gelmişse,
eti yenebilir. Çünkü bu durumda ölmesi, birinci avcının silahına bağlanır,
ikinci avcıya da kıymet ödemek gerekmez.
87- Yakınlık kazanmış olan av hayvanlarını da boğazlamak
gerekir. Evde beslenen geyik gibi...
Aksine olarak koyun ve deve gibi ehil bir hayvan yabanileşip
de ele geçirilmesi zor olsa veya kuyuya düşüp de boğazlanması mümkün
olmasa, herhangi bir alet veya silahla yaralamak (mesela kurşun atmak)
suretiyle öldürülmesi caiz olur. Böylece yenir. Çünkü o hayvanın gerçekten
boğazlanması, imkansız olmuştur.
88- Bir kimse öğretilmiş hayvanı, Besmeleyle bir ava gönderdiği
halde o hayvan, arka arkaya birçok av hayvanlarını avlayacak olsa, hepsi de
yenebilir.
Yine, bir ava attığı ok veya kurşun birkaç av hayvanına
isabet ederek bunları yaralasa ve öldürse, hepsi de yenebilir.
(İmam Malik'e göre, ilk avlanan yenebilir, diğerleri
yenmez. Çünkü bu İmama göre, ava hayvanı göndermek veya silah atmak
halinde avı belirlemek şarttır. Bu belirleme ise, yalnız birinci av için
olmuştur.)
"Doğrusunu en iyi bilen Allah'dır ve asıl güzel
olan Allah katında güzel olandır."